Amin Maalouf'un Semerkant kitabını ikinci kez okudum. Daha önce bahsettiğim gibi unutkanlık var biraz. Tanıdık geldi ama emin olamadım, devam edince anlaşıldı okumuşum. Bu kadar okumuşken bitireyim dedim. Beğendim. Çok akıcı bir şekilde gidiyor. O yüzden şimdi Yüzüncü Ad'a başlayacağım. Yine Amin Maalouf'un.
Kitap Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının etrafında dönen iki öyküye sahip. Birinci öykü yazılış zamanında Ömer Hayyam'ı ve o zamanı, ikinci öykü yazılışından çok sonra bir Amerikalının kitabın peşinde yaşadıklarını anlatıyor. Kitaptan alıntı da yaparak tavsiye ediyorum.
...Nasır Han her zamanki alışkanlığı ile:
-İyi dedin, dedi. Ağzın altınla dolsun.
Kitap Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının etrafında dönen iki öyküye sahip. Birinci öykü yazılış zamanında Ömer Hayyam'ı ve o zamanı, ikinci öykü yazılışından çok sonra bir Amerikalının kitabın peşinde yaşadıklarını anlatıyor. Kitaptan alıntı da yaparak tavsiye ediyorum.
...Nasır Han her zamanki alışkanlığı ile:
-İyi dedin, dedi. Ağzın altınla dolsun.
Cihan, üzeri altın para dolu geniş bir tepsinin önüne eğildi ve tek tek altınları ağzıa doldurmaya başladı. Herkes yüksek sesle saymaya başladı. Cihan boğazına takılan bir hıçkırık yüzünden boğulacak gibi olunca, başta hükümdar, herkes kahkahayla güldü. Vezir, kadının yerine dönmesi için işaret etti. Ağzından çıkan altın, tam 46 dinardı.
Gülmeyen tek kişi Hayyam'dı. Gözleri Cihan'a takılmış, ona karşı ne gibi duygular hissettiğini anlamaya çalışıyordu. Şiiri o denli saf, söyleyişi o denli vakur, yüreği o kadar cesur bir kadının, bu aşağılayıcı ödüle boyun eğmesini anlayamıyordu. Cihan peçesini kapamadan önce daha da yükseltmiş ve bir bakış fırlatmıştı. Ömer, bu bakışı yakaladı, içine çekti ve orada kalmasını istedi. Bu, kalabalığın kavrayamayacağı bir kısacık an, bir sevgili için upuzun bir sonsuzluktu. Hayyam zamanın iki yüzü var diye düşünmekten kendini almadı. Zamanın iki yüzü, iki boyutu var. Uzunluğu güneşe, genişliği tutkulara uyarlanmış...
Gülmeyen tek kişi Hayyam'dı. Gözleri Cihan'a takılmış, ona karşı ne gibi duygular hissettiğini anlamaya çalışıyordu. Şiiri o denli saf, söyleyişi o denli vakur, yüreği o kadar cesur bir kadının, bu aşağılayıcı ödüle boyun eğmesini anlayamıyordu. Cihan peçesini kapamadan önce daha da yükseltmiş ve bir bakış fırlatmıştı. Ömer, bu bakışı yakaladı, içine çekti ve orada kalmasını istedi. Bu, kalabalığın kavrayamayacağı bir kısacık an, bir sevgili için upuzun bir sonsuzluktu. Hayyam zamanın iki yüzü var diye düşünmekten kendini almadı. Zamanın iki yüzü, iki boyutu var. Uzunluğu güneşe, genişliği tutkulara uyarlanmış...
9 yorum:
Semerkant'ı yıllar önce ben de okumuştu. Çok da beğenmiştim. 2. kez okunabilecek bir kitap:) Daha sonra Doğunun Limanları, Tanios Kayası, Yüzüncü Ad'ı da okudum. Onları da çok sevmiştim.
ben de çok beğendim lolipu, Yüzüncü Ad nasıl bakalım? belki ben de senin gibi devam ederim sonra :)
merak ettim kitabı :)
Ceyda fikir versin diye alıntı yaptım azıcık, belki biraz fikir vermiştir. Güzel bence okumanı öneririm :)
bende madam bovaryi bitirdim bu hafta ders yok diye oturdum okudum teyzecim! :))
Burada ''teyzecim''de bir ima sezsem de hiç aldırış etmiyorum :) Gelirken yenisini getiririm. Nasıl olsa karneyi alınca söyleyecek sözün kalmayacak :P
karnem kötü değil ki :P
matematiğim 3 olabilir ama edebiyatım 5, fiziğim 5 ingilizcem 5 belki kesin değil ... :D
yüzüncü adı okumayı planlıyordum bende. Arkadaşım okuyor şu anda. sonra ben okuyacağım.
Bu Maalouf un okuduğum ilk kitabı olacak.
Yazınızı okuyunca daha da heveslendim :)
e.t. hoş geldin :)
55-60. sayfasına kadar geldim yüzüncü adın, beğendim. Bu da semerkant gibi sürükleyici görünüyor. tavsiye ederim :)
Yorum Gönder